Acıya, üzüntüye ve sıkıntıya katlanma; zorluk, güçlük ve musibetlere dayanma; haksızlıklar karşısında nefsi tepkilerden alıkoyma; elde edilemeyen şeyler için kendini zapt etme; nefsine hakim olma; olabilecek şeyleri telaşa kapılmadan bekleme gibi anlamlara gelen sabır Mü’minin hem dünya hem ahiret saadetini kazanmak için başvurduğu bir (ziya) ışıktır. Zira Peygamber Efendimiz bir Hadis-i Şeriflerinde sabrı “ziya” olarak tarif etmektedir.
Mü’min ebedi bir gayeye doğru yürürken, çeşitli inişler çıkışlar yaşar. Çeşitli imtihanlara tabi tutulur. Bir taraftan nefsi ile diğer taraftan da insan ve İslam düşmanlarının saldırılarıyla karşı kaşıya kalır.
Mü’min, sabır sayesinde Yüce Mevlamızın bize yasakladığı şeylerin yalancı cazibesini ve onların arkasında saklı olan sıkıntıları görüp, onlardan sakınırken; bir yandan da Yüce Mevlamızın emirlerini yerine getirilmesinden dolayı meydana gelen zorluk ve sıkıntıların arka planındaki huzuru, saadeti sezip sıkıntıları, güçlükleri sabırla göğüsleyerek mutlu sona ulaşma imkanı bulur. Sabır bütün ahlaki değerlerin ve kazanımların başıdır.
Sabretmesini bilmeyen kişi varlıklı da olsa, yoksul da olsa daima rahatsızdır, doyumsuzdur, tatminsizdir. Ancak insan, sabır sayesinde kendini frenleyebilir. Hem yokluğun hem varlığın; hem acının hem neşenin; hem belanın hem nimetin tehlikesine karşı Mü’minin en büyük kalkanı sabırdır.
Allah-ü Teala sabredenleri Kur'an-ı Kerimde bir çok güzel sıfatlarla sıfatlandırmış, kurtuluş ve mutluluğun en başında gelen şartının sabır olduğunu, imtihan ve sıkıntılara karşı sabırla göğüs gerilmesini beceremeyenlerin başarıya ulaşamayacağını bildirmektedir.
Allah-ü Teala Kur’an-ı Kerim in 70 küsür yerinde sabırı zikretmiş, kısaca “Zafer ve mutluluk gösterilecek sabra bağlıdır.” mesajını vermiştir. Cenab-ı Allah sabredenlere vaat ettiği mükafatları Ayet-i Kerimelerde biz Mü’minlere şöyle müjdelemektedir:
--Ey iman edenler! Sabır ve namaz ile Allah’tan yardım isteyin, muhakkak ki Allah (c.c) sabredenlerle beraberdir.(Bakara 153)
--Allah Sabredenleri sever. (Al-i İmran 146)
--Sabırlı ol, çünkü Allah güzel davranışlarda bulunanların ecirlerinin asla zayi edilmeyecektir. (Hut 115)
--Elbette sabredenlerin mükafatını biz yapmakta olduklarından daha güzeliyle vereceğiz. (Nahl 96)
--İşte bunlara sabır ettiklerinde dolayı mükafatları iki defa verilecektir. (Kasas 54)
--Sırf Allah rızası için sabredenleri melekler tebrik edecektir. (Ra’d 24)
--Bir kimsenin kendine kötülük edenleri adil bir şekilde cezalandırması haktır. Ancak sabır göstermesi daha hayırlıdır. Sabretmek gerekir, bu da ancak Allah’ın ihsanı sayesinde olur. (Nahl 126–127)
--Kim sabreder ve affeder ise şüphesiz bu hareketi, yapılmaya değer işlerdendir.(Şûra 43)
Yüce Mevlamız sabrın faziletleriyle ilgili bu ayetlerden başka Kur’an-ı Kerim in birçok yerinde sabrı zikretmiş, derece ve hayırların en çoğunu sabra izafe etmiş ve onları sabrın meyvesi olarak göstermiştir.
Ayet ve hadislerde sabır kelimesinin birkaç manada kullanıldığı görülmektedir. Bunlardan birkaç tanesini ele alım;
Haramlara karşı sabır: İnsanoğlu nefsin kötü istek ve arzularını dizginleyerek, Allah’ın
emir ve yasaklarına uyma sabırlılığı göstermelidir Eğer kul günahın cazibesi karşısında sabır göstermezse o sabırsızlığı neticesi küçük bir gayri meşru lezzet için büyük ebedi saadetleri kaçıracaktır. küçük lezzetler için büyük sonsuz daimi mükafatlardan vazgeçmiş olacaktır.
Masiyetlere karşı sabır; kendimizi günahlardan, haramlardan ve yüce yaratıcımızın hoşlanmadığı fiillerden uzak tutarak sabretmektir.
İnsan, harama karşı sabırla mukabele etmelidir. Günahla ilk karşılaştığında gösterilecek mukavemet, ondan gelecek kötü şerleri kırar, insan da o şoku böylece atlatmış olur. Onun içindir ki Efendimiz, Hz. Ali'ye, "İlk bakış lehine, gerisi aleyhine." buyurmaktadır. Yani, insanın gözü günaha kayabilir. Ama o, hemen gözünü kapar, yüzünü çevirirse, bu onun için günah olarak yazılmaz. Hatta harama bakmama yiğitliğini gösterdiği için kendisine sevap bile yazılabilir. Aksi halde bakmaya devam etmek zehirli bir ok gibi insanın kalbine, ruhuna saplanır ve hayalinde bulantılar meydana getirir. İşte bu duruma gelmeden, haramla ilk karşılaştığı anda sabredip haramdan yüz çevirmelidir. Böyle bir harama karşı gözlerini yumma, Allah Resûlü (s.a.v) nün bize tavsiye ettiği altın öğütlerdendir.
İbadetleri yerine getirmede sabır: Allah(c.c)'a kulluk etmekle, bu kulluğun ve bize verilen nimetlere şükrün gereği olarak birtakım ibadetleri, belirli vazifeleri yapmakla mükellefiz.
Her gün beş vakit namaz, senede bir ay oruç, yılda bir muayyen miktarda zekat ve kulluğa müteallik diğer bütün emirler ancak sabırla yerine getirilebilir. İlk anda, yeni namaza başlayan bir insan için, bu ibadet çok ağır gelebilir; fakat biraz sabreder de ruhu namazla bütünleşirse, artık bir vakit namazı kılamama, o insan için dünyanın en büyük ızdırabı haline gelir. Oruç, zekat, hac gibi ibadetler için de aynı şeyleri söylemek mümkündür. Bunlar, insan ömrünü disipline eder. Böyle bir hayat, bütünüyle nuranilik çizgisinde geçer; ömür bereketlenir ve yüce mevlanın rıza ve hoşnutluğunu kazanır ve cennete nail olur, Onun için insan, dişini sıkacak, ibadetler üzerine sabredecek, ve böylece hayatını ışıl ışıl nurlandıracaktır. Çünkü sabırsız olan kişi, ibadetlerin getirdiği meşakkatlere sabır gösteremez, dolayısıyla ibadetlerini yapamaz. İbadetlerini yapsa bile sevaplarını korumaya sabır gösteremez, yaptığı ibadetin sevabı kaybolup gider. Yahut ibadetleri sürekli yapmaya sabredemez; ibadet konusunda istikamet ve istikrar sahibi olup yüksek dereceler elde edemez. Ya da lüzumsuz şeylerden uzak kalmaya sabır gösteremez, onlara dalar ve ibadetten uzak kalır.
Kur’an-ı Kerim’de mallarımıza, çocuklarımıza ve zevcelerimize, Allah’ın zikrinden alıkoyacak şekilde düşkün olmaktan sakınmamız, biraz da bu çerçevede emredilmiştir. Bu ayetlerin (Münafikun, 9) ve (Teğabun,15)’de olduğu gibi müminlere hitaben gelmesi ise hepimizi düşündürmelidir.
Bela ve musibetlere karşı sabır: Kur’an’ı Kerim; Hayatta insanın başına gelen musibetlerin bir imtihan olduğunu, bu imtihanı sabırlı olanların kazanacağını bildirir (Furkan20) --Sabredenlere, mükâfatları hesapsız ödenecektir.(Zümer 10)
--Sizi korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz eksiltmekle elbette deneriz. Sabredenleri müjdele. (Bakara 155)
Peygamber efendimiz (s.a.v) de sabrın, insanın başına gelen musibetin ilk anında önemli olduğunu bizlere tavsiye etmiştir. Peygamber efendimiz (s.a.v); Çocuğunu kaybetmenin acısıyla ağlayan bir kadına “Allah’tan kork, sabırlı ol!” sözüne karşılık, “Benim derdimden sen ne anlarsın.” şeklinde tepki gösteren kadın, daha sonra kendisine nasihat edenin Resulullah olduğunu öğrenince ondan özür dilemiş, bunun üzerine Hz.Peygamber “Sabır ilk sarsıntı anında gösterilen metanettir.” buyurmuştur.(Buhari, Cenaiz 32)
İman sahibi; Bütün musibetler karşısında sabırlı davranarak Cenâb-ı Allah’a sığınıp tevekkül ederek her türlü ızdıraplara isyan etmeden katlanır ve sonunda ise, mutlaka Cenâbı Hakk’ın vereceği en iyi karar ile esenliğe kavuşacağını bilir. Her türlü rezaletin sebebi sabırsızlık veya gerektiği kadar sabır gösterememektir.
İnsanoğlu bazen başına gelen belalardan şikayetçi olur, feryat eder ve bela karşılığında verilecek bedeli kaybeder; çifte musibete uğrar. Birinci musibet, başına gelen bela sebebiyle kaybettiği şey ve ikinci musibet ise, musibete sabretmesi karşılığında verilecek olan sevabı kaybetmektir. Yani hem kötülüğe uğramış hem de sabırdan mahrum olmuştur. Derler ki: Başa gelen bir musibet esnasında sabırdan mahrum olmak, başa gelen musibetten daha beterdir, Kaybettiğin şeye ve geri gelmesi mümkün olmayana feryat etmenin ne faydası olabilir? O halde iki şeyden birini kaybettiğinde, hiç olmazsa sabırsızlık göstererek diğerini de kaybetmez.
Musibetlerdeki hikmetlerden biri, birçok hadis-i şerifte belirtildiği gibi, bunların günahlarımıza kefaret sayılmasıdır. İkincisi, bizim şer bildiğimizde hayır olabileceği ihtimalidir. Üçüncüsü de “Bir musibet bin nasihatten evlâdır” sözüyle anlatıldığı gibi sıkıntı ve mahrumiyetlerin bize ahireti, dünyanın faniliğini, cehennem azabını hatırlatmasıdır.
Dünyada felaketlere, belalara, zorluklara, musibetlere sıkıntılara sabır Allah (c.c) ın rızasını ve dolayısıyla ahirette insana cenneti kazandırır.
İlim tahsil etmede sabır
İlim sonsuz bir deryadır. Kimi inci mercana ulaşır bu deryada. Kimi yüzer derin sularda, kimi ise boğulur bir kulaç atamadan bir avuç suda.
İlmin amacı marifetullah olmalıdır. Yani Allah(c.c)ı tanımak, O'nu sevmek, rızasını kazanmak ve nefsi terbiye etmek, cahillikten uzaklaşarak İslam dinini yaşamak, yaşatmak ve kıyamete kadar devamını sağlamak, ilim öğrenmekteki tek niyetimiz olmalıdır.
İlim tahsil etmek isteyen bir kimse, tahsiline halis bir niyetle başlamalıdır. Devlet kadrolarında yer almak veya din ve devlet büyüklerine yakın olmak gibi dünya menfaatine bağlı niyetler zarar ve ziyandan başka birşey kazandırmaz.
İşte Bu ilim deryasının yolları çok pürüzlü ve dikenlidir, maksada erişebilmek için bu pürüzlü ve dikenli yolların pürüzlerini büyük bir beceriklilikle aşmak, marifetullaha ve kısacası yüce yaratıcımızın rızasına nail olmak için; Azimle, kararlılıkla, disiplin ve inançla en önemlisi sabırla, karşımıza çıkabilecek bütün bu engel ve zorluklara göğüs gererek metanetle ilim tahsil etmeli ve bu ulvi yolda pes etmeden yolumuza devam etmeliyiz.
Bir atasözünde ne güzel denilmiş; her şeyin bir engeli vardır, fakat ilmin bir çok engelleri vardır. Bu engelleri aşmak için, ilim talibinin can simidi sabır olmalıdır, çünkü sabrın sonu selamettir, başarıdır, Sabır acıdır, fakat sonucu tatlıdır. Hz. Peygamber (s.a.s); "Sabreden başarıya ulaşır' ; "Sabır başarının anahtarıdır"; "Sabır bir ışıktır"; "Sabır cennet hazinelerinden bir hazinedir"; "Sana sıkıntı veren şeylere karşı sabretmende bir çok hayır vardır" buyurarak sabrın faziletini anlatmıştır.
Gerçekten bu ilimlerin başında en çok sabrın elzem olduğu yer Hafızlık müessesesidir, Hafızlık uzun soluklu bir eylemdir. Hafız adayı, hafızlığının uzamadan ve düzgün bir şekilde yürümesini istiyorsa, bazı şeylerden feragat etmesini bilmeli, hayatını derslerine göre düzenlemelidir, Ezber yaparken, kesinlikle derse odaklanmasını etkileyecek faktörlerden uzak durmalıdır.
Aksi takdirde çok çalışıp çok tekrar yapıldığı halde istenilen neticeyi alamamaktan şikayet edilmektedir, Hafızlık kolay değil, ancak gereken tüm şartlara uyulduğunda zannedildiği kadar da zor değildir. Önemli olan sistemli ve programlı çalışmaktır. Hafız adayı hafızlık gibi mukaddes bir müesseseyi gerçek manada benimsemelidir, ’Hafızlık yapan kişi için zaman çok önemlidir, bu zamanı çok güzel kullanmak zorundadır.
Hafızlık eğitimi esnasında birçok zorlukla karşılaşıp eğitimi bırakmak isteyenler oluyor, Hafızlık eğitiminin genellikle yarısına gelindiğinde şeytan ve nefis devreye girmekte birçok öğrenci ümitsizliğe kapılıp bırakma kararı almaktadır,
Tabi ki bunda; zamanın uzması ve yapılan hıfzın ehemmiyetinin tam olarak kavranamaması, ezberlediğinin anlamını bilememesi ve çevresel faktörler, gibi konuların etkisi gözardı edilemez bir durumdur.
Sonuç olarak; Öğrenci sıkıntılara zorluklara karşı sabırlı olmalıdır. Bir atasözünde şöyle denilmiştir: Maksada ulaşmanın hazineleri sıkıntı servetleri üzerinde kurulmuştur.Yani çok sıkıntı çeken istediği ihsan hazinesine ulaşır. İlim elde etmek isteyen kişinin bu sıkıntılara karşı sabırlı olması gerekir.
İlim yolunda zahmet çekenlere en güzel örneklerden bir tanesi de İbn-i Hacer Hazretleridir. İbni Hacer Hazretleri ilim öğrenmek için bir medreseye gider, Ancak kafası dersleri bir türlü almaz. Bütün arkadaşları onu geçer. Seneler geçmesine rağmen pek bir şey öğrenemez. En sonunda ilmi bırakıp memleketine dönmeye karar verir. Hocasının nasihatleri de kar etmez. Yola çıkar. Yolda dinlenmek için bir mağaraya girer. Mağarada dinlenirken gözü yukarıdan damlayan damlalara takılır. Damlalar yavaş yavaş damlayıp damladığı yerdeki taşta büyük bir oyuk açmıştı.İbni Hacer Hazretleri kendi kendine şöyle düşünür: Şu “Su gayet yumuşak, latif bir cisim olduğu halde sert kayayı nasıl oyuyor. Benim kafam bu kayadan daha da sert değildi ya, zamanla benim de kafama Allah’ın nuru olan bu ilim girer” deyip medreseye geri dönüyor. Ve kısa zamanda arkadaşlarını da geçiyor. Bu olay sebebiyle kendisine İbni Hacer (taşın oğlu) deniliyor.
Bu güzel misallerden anlaşılacağı üzere ilim öğrenmek sabır ve sebat isteyen bir iştir. İlmin başı soğandan acı, sonu ise baldan tatlıdır sözü medreselerde meşhurdur.
Şunu unutmamak gerekir ki bu dünya imtihan dünyasıdır.Allah(c.c) katında derece sahibi olmanın bir yolu da bela ve musibetlere uğramaktan geçmektedir. Bu durumda yapılacak iş, başa her ne gelmişse onu sabır ve rıza ile karşılamaktır. Müslüman’ın asıl kazancı buradadır.
Bu anlamda sabır Müslüman için her olumsuzluğu lehine çevirmeye imkan vermektedir. Müslümanın öz sermayesi olan sabır Allah(c.c)’a güven ve güçlü bir imanın göstergesidir.
Bize düşen insanlığın efendisinin yoluna ittiba edip en yaman hadiseler karşısında dahi asla pes etmemek, musibetlerin yüzüne gülmek ve belaları iyi okuyup onlardan kitaplar dolusu ibretler çıkarmasını bilmeye çalışmak olmalıdır.
Bunun yanında, Cana veya mala gelen zarar karşısında tepkisiz kalmak doğru bir davranış değildir. İmam Gazali ihya adlı eserinde; Sabrın dini hükmünün yani fazilet sayılıp sayılmaması katlanan sıkıntının mahiyetine göre değiştiğini belirtmektedir Mesela haramlardan uzak durmada ve dini görevlerin ifasında tahammül gösterme şeklindeki sabır farz; dinen mekruh olandan uzak durma şeklindeki sabır mendup; can, mal ve namusunun saldırıya uğraması karşısında, ayrıca gereksiz yere açlığa, susuzluğa katlanma anlamındaki sabır haram; bedenine zarar verecek derecedeki acılara katlanma şeklindeki sabır mekruh; dinen yapılmasında bir sakınca olmayan konularda sabır göstermekte mübahtır. (Gazali 4.c. s.69; ibn Kayyım el-Cevziyye s. 30-31)
Sabır, bütün peygamberlerin ortak sıfatıdır. Allah(c.c)’ın dinini tebliğde Peygamberlerin tamamı çeşitli sıkıntılara uğramış, kendilerine eziyet edilmiş, yurtlarından çıkarılmış. zalim Hükümdarlar tarafından zindanlara atılmış ama onlar daima sabretmişlerdi.
Rasulullah(s.a.v)’ın hayatı da baştan sona en güzel sabır örnekleri ile doludur. Bu sebeple her Müslüman’a düşen görev, kurtuluşun sabırda olduğunu düşünerek, Allah’tan sabır dilemek ve sabırlı olmaktır. Bütün faziletlerin anası, hayatta muvaffak olmanın ve kemale ermenin sırrı bu güzel özelliktir, Sabır her faziletin üstünde bir değer taşır. "Şüphesiz Allah Teâlâ sabredenlerle beraberdir" (el-Bakara, 2/155)